Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Özlemle, SEVGİYLE anıyoruz...

ANNEM (  HAVVA )'YA  MEKTUP Bugün ölüm yıl dönümün olması sebebiyle bu yazıyı sana adadım annem. Sensizliğinde, çekilmeyen bir günün anlam ve önemi üzerine bir şeyler karalamak için oturduğumda, bilgisayarımın başına, sana dair bir şeyler yazmak istedim. Biliyorum sen bunu okuyamayacaksın, bilemeyeceksin, okunduğunu da göremeyeceksin ama olsun senin yerine duygularımı paylaştığım insanlar okuyacak. Sana yazdım ya bu yazıyı, ellerim titreyerek, gözlerim dolarak ve ağlayarak yazıyorum. Hiçbir abartma yok sözlerimde, eğer duyuyor, işitiyorsan gittiğin yerlerde. Yalnızca, sevgimi değil, sensizliğe alışamadığımızi da bilmeni isteriz. Alışamadım ya, alışmak ta istemiyorum hani !.. Zor geliyor ölüm, zor geliyor sensizlik !.. Tüm dünya herkes annesinin “anneler gününü” kutlayacakken, senin gününü kutlayamamak, bayramlarda ellerini öpememek, zor günlerimizde başımı okşamak,  hep birlikte gülüp eğlenememek zor geliyor be anne. Kızgınım sana !.. kırgınız bizi bırakıp...

SECIM BARAJI % 3'E DUSURULMELIDIR

% 10 SEÇİM BARAJI KALDIRILMALIDIR!!!!!! Neden diye sesler duyuyorum…? Sizlere açıklamak istiyorum arkadaşlarım. Secim barajı kaldırmalıdır"!!!!! "Ülkemizde 39 yıl önce ortaya çıkartılan 12 Eylül ihtilal ve darbe döneminin eseri dediğimiz yüzde 10 seçim barajı temsilde adaleti ve hakkaniyeti sağlamıyor. %10 barajı demokrasiye vurulan en büyük darbedir. Daha çok örnekler üzerinden gitmek istiyorum. Örneğin seçimlerden %9 alan bir parti var, ve sırf o parti %10'u geçemedi diye bu partiye oy veren seçmen temsil edilmiyor. %9 basit bir rakam olarak gözükse de, 50 milyon seçmenin neredeyse 5 milyonu yapıyor. iktidara gelen ve iktidarı paylaşan partiler,   seçim-sandık konusunda ne denli samimiyetsiz olduğunu yeterince açık biçimde göstermektedirler... Türkiye'deki demokrasinin önündeki en büyük engellerden bir taneside seçim barajıdır. Barajın Etkisi Çalışmada yüzde 10 gibi uzun süreli olarak uygulanan yüksek bir barajın seçmen davranışlarını iki şeki...

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ...

Canım Kızım Ezgi Gizem' Mektup Güzel Kızım; Bugün Temmuz ay'ınin 13'u   yine çiçeklerim in bir tanesinin  doğum günü... Zaman hızla akıp geçiyor , ....yıllar nasıl da çabucak bitti... O gülen yüzün hep gülsün, bir gün ağlarsan o da mutluluktan olsun kuzum... Umudumuzun Filizi; Ezgi Gizem; Senin bizden daha güçlü; ayaklarının üzerine basan ne istediğini bilen, onurlu BİR kadın olacağından eminiz.  Bugün ise öz güvenli, ayakları yere sağlam basan bize zaman zaman akıllar veren, gelecekle ilgili öneriler sunan,  genç bir bayan olarak görmek bize onur ve gurur veriyor.  Biliyorum seneler su gibi akıp gidiyor ve umarım sen de bizde  de bu zamanın keyfini sonuna kadar çıkartırız.Umarım sen bugünkü masumiyetini, düşünceliliğini, dürüstlüğünü hep korursun kızım.  En büyük dileğimiz sağlıklı, mutlu ve “iyi” bir insan olman... hayatın karşına “dostum” diyebileceğin insanlar çıkarması... her zaman doğru ve dürüst tarafın...

TARİH 11 TEMMUZ 1979'U GÖSTERİYORDU

ACILI GÜNLER GERİDE KALDI Tarih 11 Temmuz 1979’u gösteriyordu. Babam çok heyecanlıydı. Vurulan Oğlu Ali Haydar Türkmen’in  Mahkemesi vardı çünkü. Sabah erkenden kalkıp üstünü giydi ve bizlere ”Ben Mahkemeye gidiyorum” dedi. Mahkemede oğlu Ali Haydar Türkmen'in davası sürerken karşı tarafla (oğlunu vuran polis ve onun arkadaşları) ilk defa karşılaşacaklar. “Can güvenliğimiz yoktur” diye mahkemeye gelmemiş, mahkeme heyetine dilekçe göndermişler.'di... Mahkeme'de duruma itiraz eden babam Niyazi Türkmen "Mahkeme Heyetine: “Biz siviliz ama can güvenliğimizden korkmuyoruz. Sizlerin karşınıza her zaman çıkabiliyoruz, istenilen her yere de gidiyoruz;; Ama ne acıdır ki onlar devletin her türlü imkânlarından yararlanıyorlar, bellerinde silah rahatça adam vurabiliyorlar ve üzerlerinde devletin resmi elbisesini taşıdıkları halde yine de “CAN GÜVENLİKLERİ YOK!“ diye mahkemeye bizim karşımıza çıkamıyorlar.   Burada bir  "ADALETSİZLİK " yok mu Hâkim Bey?...

MUTLULUĞU SIZDE YAKALAYABILIRSINIZ

MUTLULUĞU SİZDE YAKALAYABİLİRSİNİZ…!!! Mutluluk nedir ya da nasıl olmalıdır diye zaman, zaman bende çok düşünürüm. Oysaki standart bir tarifi olmadığını hepimiz biliyoruz. Herkese göre mutluluğun tarifi farklıdır.  Bence asıl olan mutluluğu fark etmemizde yatıyor aslında. Neden mi, çünkü şöyle bir etrafımıza dikkatlice bakarsak aslında bizi mutlu edecek o kadar çok şey var ki hayatımızda. Öncelikle sağlığım, nefes alıyoruz, her bir nefeste içimizi dolduran tertemiz hava bile bizi mutlu etmeye yetmeli aslında. Önümüzde yaşamımız için ne kadar bir süremiz var bilemiyoruz. Ama kısa bir süremiz varmış gibi dolu, dolu yaşar, uzun senelerimiz varsa daha mı yavaştan alırdık hayatı ve yaşamayı? Asıl olan yarın ölecekmişiz gibi hayatın her dakikasından zevk alabilmek. Ama nerdeeeee....bizde o şevk. Öyle olmalıyız diyoruz da, iş uygulamaya gelince işte orada sınıfta kalıyoruz millet olarak aslında. Mutluluk fark etmektir, etraftaki güzellikleri görebilmek ve hemen her şeyin tadını...