MUTLULUĞU SİZDE YAKALAYABİLİRSİNİZ…!!!
Mutluluk nedir ya da nasıl olmalıdır diye zaman, zaman bende çok düşünürüm. Oysaki standart bir tarifi olmadığını hepimiz biliyoruz. Herkese göre mutluluğun tarifi farklıdır. Bence asıl olan mutluluğu fark etmemizde yatıyor aslında. Neden mi, çünkü şöyle bir etrafımıza dikkatlice bakarsak aslında bizi mutlu edecek o kadar çok şey var ki hayatımızda. Öncelikle sağlığım, nefes alıyoruz, her bir nefeste içimizi dolduran tertemiz hava bile bizi mutlu etmeye yetmeli aslında.
Önümüzde yaşamımız için ne kadar bir süremiz var bilemiyoruz. Ama kısa bir süremiz varmış gibi dolu, dolu yaşar, uzun senelerimiz varsa daha mı yavaştan alırdık hayatı ve yaşamayı? Asıl olan yarın ölecekmişiz gibi hayatın her dakikasından zevk alabilmek. Ama nerdeeeee....bizde o şevk.
Öyle olmalıyız diyoruz da, iş uygulamaya gelince işte orada sınıfta kalıyoruz millet olarak aslında.
Mutluluk fark etmektir, etraftaki güzellikleri görebilmek ve hemen her şeyin tadını çıkarabilmektir. İnsan nasıl susuz kaldığında bir bardak suyu kana, kana içiyorsa, hayatı öylesine kana, kana yaşamalı, tıpkı ağzımıza aldığımız lezzetli bir yiyeceğin tadını çıkara, çıkara yemek gibi, tıpkı sıcak yaz güneşi altında serin masmavi denize daldığımızda hissettiğimiz o enginlik gibi...
Dolu , dolu mutluluğun tadına varmalıyız.
Yaşıyoruz, her gece yatağımıza yatarken ki iç huzuru ile sabahları uyanabiliyorsak eğer, hayat güzel ve yaşanılası demektir. İnsanın her an, her dakika nefes alışında bile belki de şükretmesi gerekiyor yaşadığına.
Neden mi? Çünkü hayata, sadece evet sadece bir pamuk ipliği ile bağlıyız.
Gece yatıp, sabaha uyanamamak, evden dışarı çıkıp geri dönmemekte var aslında. O halde her saniyenin tadını çıkarmalıyız. Çünkü zaman öylesine hızla geçip gidiyor ki; hayatımızdan. Zamanı durdurmak ya da geri getirebilmek ne yazık ki mümkün değil. O nedenle en iyi şeylerimizi yarına saklamanın, en güzel eşyalarımızı kullanmadan sadece seyretmenin, ya da en basitinden aldığımız keyifli bir yiyeceği yarına, sonraya saklamanın hiç mi hiç gereği ve nedeni yok. Yarın yiyemeye bilir, giyemeyebilir, ya da hiç kullanamayabilirsiniz.
Yaşayın dolu, dolu ve yaşarken sanki yarın hiç yokmuşçasına keyif alın yaptıklarınızdan, keyiflerinizi ertelemeyin. Keyiflerinize sevdiklerinizi de ortak edin, aynı tadı, aynı hazzı onların da alması için yardım edin. Öncelikle kendinizle barışık olun, hayatla barışık olmak için ilk şart bu olsa gerek.
Kendinizi sevin, en güzel özelliklerinizi ortaya çıkarıp kendinizi çok sevin, şımartın arada bir de olsa. Sizi sizden başkası daha iyi anlayamaz, sevemez buna inanın. Çıkın evinizden dışarıya ve etrafınızdaki güzellikleri görmeye çalışın. Sadece bakmayın gelişigüzel, baktığınızı görmeye çalışın. Sevin çevrenizi, çiçekleri,gülleri, yıldızları, kedileri, kara dutları, mor menekşeleri kuşları ,insanları, benim kuşadası #guzelcamli'yi sevdigim gibi, kısaca herkesi,her şeyi..
Siz sevdikçe, bir ayna misali sevginizin, neşe ve mutluluğunuzun size doğru geriye yansıyacağını göreceksiniz.
Mutlu bir gün, hafta hatta güzel bir temmuz ayı dileyerek yazımı sonlandırıyorum …
Mutlu kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder