Ana içeriğe atla

ACELEN NEYDİ EMİNE...



Kaybedilmiş bir dostun ardından yazı yazmak…


Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, cümlelerin bağlanamadığı, boğazınıza bir şeyin düğümlenip oturduğu o an…

Nefes bile alamadığınız sadece hıçkıra, hıçkıra ağlamak istediğiniz, ama ağlayamadığınız dermansız dert… Ölüm!.. İnsanoğlunun var olduğu günden beri çaresini bulamadığı …şerifinin sırrına boyun eğdiği İlahî lütuf…

Öyle insanlar vardır ki; öldüğü haberini aldığınızda dahi onun ölebileceğine inanamazsınız. Yaşamınızda öyle önemli ve vazgeçilmez bir yere sahiptirler ki; onlarsız bir hayat düşünmemişsinizdir bile…
Tıpkı EMİNE DEHMEN  gibi. 



Telefonda Ali Yılmaz kardeşim senin vefat haberini verdiğinde  bile kendi kendinizi kandırarak, içimden ‘Hayır ölmemiştir. O mücadele ruhlu, mücadele eder,ölümü yenmiştir, diye düşündüm..

Ama maalesef bu sefer acılarla karşı karşıya kaldık, çünkü haber doğruydu… Seni Karşıyaka Mezarlığında tepede, soğuk bir Ankara günü karlar yağarken toprağa verdik…


Yanımda Ahmet Kapulu hocam, Garip Ansen, Ali Yılmaz, ve sınıf arkadaşımız Şahin Bozkurt vardı…

HAFIZALARIMI ZORLADIĞIMDA

Masmavi bir bulut gibi hayatımızdan gelip geçtin. Hiç yağmur yağdırmadın; üstelik yüreğimizi sımsıcak ısıtan "ruhumuzun güneşi" oldun. Hayata, insanlara, doğaya hele ki hayvanlara tutkuyla bağlıydın.



Biz yakın dostların, arkadaşların sevgili Edebiyatçı Emine'den çok şey öğrendik.
Hiç asık suratlı görmedik.
Hatta asık suratlı insanları bile gülen yüzüyle ikna eder, hayatı en sevecen haliyle anlatırdın.. Sımsıcak gülüşün kahkaların kulaklarımızda hala.



Sevgili EMİNE vericiliğinin yanı sıra, insanları kırmaktan nefret ederdin...
Anılarında bize bıraktığın; boncuk gözlerinde o sönmeyen ışık... Biz son yolculuğunda seni TANRI'NIN CENNETİNE emanet ettik,  huzur VE IŞIKLAR içinde uyu.

Hayat bir film zaten... İnsan payına düşen rolünü oynayıp hakkın yoluna yürüyor er ya da geç. Seni asla unutmayacak unutmayacağız... 

Geride bize unutulmayan anılar, göz yaşlara ve yeri doldurulamayacak dostluğunu bıraktın.



Seni çok seviyor, sevmeye'de devam edeceğiz…

Her zaman denildiği gibi asıl ‘bizlerin başı sağ olsun!...

Çünkü daha yapacak çok işimiz var…

Tuzluçayır Lisesi Mezunları, öğretmenlerin ve Tüm Dostların adına
Ali Cemal Türkmen

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EKONOMİK KRİZ

İŞ,  EKMEK, ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ Pazardan, marketlerden, çarşıdan hiç bir şey aynı fiyattan alınamıyor. Paranın değeri pula döndü. Ekonomideki kötü gidişat " PARA- DÖVİZ" krizi olarak patladı. Halkımızın alım gücü iyice düştü. Sürekli borçlanarak satamayacakları kadar mal üretmeye devam eden kapitalistler, elde ettikleri yüksek karları cebe indiriyorlar. Şimdide Şirketlerin borçlarını emekçilerin sırtına yıkıyorlar. Çok sayıda büyük şirketler konkordato ilan ederek iflasta olduğunu beyan etti. Milyarlarca dolar para yurt dışına çıkarıldı. Köprülere yolcu, hastanelere hasta teminatı verilerek yapılan " BÜYÜK PROJELERLE" şişem balon patlamış bulunuyor. Enflasyon çift rakamlı , vatandaşın enflasyonu ile devletin kurumu (DİEK) enflasyon arasında dağlar kadar fark var. Bir çok şirket seri halde işçi çıkarmaya devam ediyor. Krizleri Kapitalist sistem üretir. Bu sistemde ekonominin çarkları halkımızın yararına dönmez. Büyük şirketler, tekeller...

TARİH 11 TEMMUZ 1979'U GÖSTERİYORDU

ACILI GÜNLER GERİDE KALDI Tarih 11 Temmuz 1979’u gösteriyordu. Babam çok heyecanlıydı. Vurulan Oğlu Ali Haydar Türkmen’in  Mahkemesi vardı çünkü. Sabah erkenden kalkıp üstünü giydi ve bizlere ”Ben Mahkemeye gidiyorum” dedi. Mahkemede oğlu Ali Haydar Türkmen'in davası sürerken karşı tarafla (oğlunu vuran polis ve onun arkadaşları) ilk defa karşılaşacaklar. “Can güvenliğimiz yoktur” diye mahkemeye gelmemiş, mahkeme heyetine dilekçe göndermişler.'di... Mahkeme'de duruma itiraz eden babam Niyazi Türkmen "Mahkeme Heyetine: “Biz siviliz ama can güvenliğimizden korkmuyoruz. Sizlerin karşınıza her zaman çıkabiliyoruz, istenilen her yere de gidiyoruz;; Ama ne acıdır ki onlar devletin her türlü imkânlarından yararlanıyorlar, bellerinde silah rahatça adam vurabiliyorlar ve üzerlerinde devletin resmi elbisesini taşıdıkları halde yine de “CAN GÜVENLİKLERİ YOK!“ diye mahkemeye bizim karşımıza çıkamıyorlar.   Burada bir  "ADALETSİZLİK " yok mu Hâkim Bey?...

TANITABILSEM,,,

  BİZİM KÖYÜN YEŞİL YAYLALARINI, İMKANIM OLSADA TANITABİLSEM, ALTIN BAŞAK VEREN TARLALARINI, FENNİ GÜBRE İLE CANLATABİLSEM. DEĞİRMEN ÇEVİRİR AKAR SULARI, İSTEYİNCE KOKAR MİS GİBİ SULARI, İSTEYEN TARLAYA SOKAR SULARI, KAZMA KÜREK İLE YÖNETEBİLSEM. AŞIK CEMALİYİM KÖYDEN AYRİYİM, NUFÜSUM ORDA NEDEN GAYRİYİM, KOVANIMA GELİP GİDEN ARIYIM, GAM YEMEM HERKESE TANITABİLSEM.