Ana içeriğe atla

UĞRUNDA ÖLÜME GIDILEN ŞEY, KENDINI KARANLIKTA BIR IŞIK GIBI HISSETTIRIR


UĞRUNDA ÖLÜME GİDİLEN ŞEY, KENDİNİ KARANLIKTA
                            BİR IŞIK GİBİ HİSSETTİRİR…..
16 Haziran 2019 , niçin yazdım bu tarihi;Tam tamına  42.yıl oldu senin yüzünü görmeyeli.. Nasıl özledim bir bilsen, “Hani derler ya gözümde tütüyorsun” diye.Tütmek ne kelime, Burnumun direği sızlıyor seni düşündükçe ağabeyciğim.
Kokun tüm kokuları bastırıyor, Hayallerimde, düşlerimde hep sen varsın.



İçimi huzur kaplıyor seni düşününce, mutlu oluyorum ama Bir yandan da yüreğim sıkışıyor özleminle.
Geçsin istiyorum zaman,  Ama önce hasret giderelim seninle. Konuşup, dertleşelim biraz. Kolay mı?  kırk iki yıl oldu ayrılalı.

Ben mi? sorunsuz geçirdim senden uzak zamanları. Ufak tefek sıkıntılarım oldu tabi ama haledilemeyecek kadar değillerdi. Zaman, zaman sana gelip anlatırdım ya , mezarının başın da işte onlar. Yaşam hükmünü sürdü ve Yaşanması gerekenlerle yaşandı günler.

Senin, içinde yaşamları barındırdığın gibi, Ben de, sensiz, diğer sevdiklerimle (çok kısa süre babamla ) daha sonra ablalarım, kardeşlerimle ve şimdi de eşim, yarim Ayşegül ve sana yakışır Ayça Sinem Acar, Ezgi Gizem Türkmen yeğenlerinle,  yanında güzel yüzlü harika K.Toprak Açar torunum ve yine yolda gelecek olan yeni bir beklediğimiz (Henüz. ceren) olan, ardindan mükemmel bir damadım ismail'le yaşıyoruz günlerimizi.



Öyle bir an var ki, bir can duygunun simgesi olur. Bütünleşir o duyguyla. Anlamı derinleşir…..

Ölümle ikiye bölünmek istenen bir şeydir bu. Kimisi yaşatmanın saflarında kenetlenir, senin gibi kimisi de öldürmek için pusuya yatar.; en karanlık yollarını arar can olmanın. Senin canını aldıkları gibi ağabeyciğim.

Tarih böyle oluşa gelmiştir. Bir bakıma yaşama arzusuyla ölümüm çarpıştığı yerdir dünya. Toplum yasalarının anlamı da bunun için düğümlüdür. Kimisi o düğüm çözülmesin ister seni vuranlar, diğer öldürmek isteyen zihniyetler gibi; kimisi çözülsün düğüm, toplum ferahlasın, dostluk. ve barış içerisinde yaşasın diye,  can vermeyi göze alır sen ve senin gibi düşünenler…



Şefkate, merhamete, doymaya muhtaç; dürüst bir titreyiş taşıyan çocuklar. Ve onların büyük kesimini açlık ve sefalet beklemekte; kalleşlikler, acılar, sömürü….Ve içlerinden bazıları düşünmeye başlar, Düşünür ve düşündükçe yiğitlenir, korkusuzlaşır, bilinçlenir… Eğilir yurttaşlarının acılarına… Umut verir sizler (Deniz Gezmis, Mahir Çayan, Yusuf Aslan, Ibrahim Kaypakkaya, vs. senin gibi Abi..


Nice isimsiz yiğitler düşmüştür bu dövüşte. Ne var ki, çoğalan acının da bir taşıma anı vardır. Canlanır. Kimisi onların soluğu kesilsin ister, kimisi daha gür yaşasın diye canını canına, sesini sesine katar. O an, umutların hesap anıdır.

Bir yanda halkımız vardır; bir yanda da halkın cevherine kök salmış asalaklar. Bir yanda halkımızla var olan duygular, bir yandan da halkımızın duygularına kurulan pusu sevgili ağabeyciğim sana kurulan pusular gibi…




İnançları ve Düşünceleri uğruna ölümlerin eşiğinde bükülmeden duranları, yaşam devam ettiğinden beri tanır dünyamız ve halkımız.
Hemen her ülkede yaşandı bu, bugün hala bir çok ülkede yaşanıyor ve daha kim bilir ne kadar yaşanacak….

Ya sen? Sen neler yaptın bizler yokken. Hayallerini süsleyen Denizlerle, Ulaşlarlamı, Mahirlerle, Yusuflarla, Hüseyinlerle; İbrahim’lerle mi ve diğer önderlerimizle mi yarınlarını paylaştın o koskoca 42. yıl içerisinde..



1977 Haziran ayı gelmiş 15-16 Haziran Türkiye İşçi Sınıfının Direnişinin yıl dönümü yaklaşmıştı. Duvarlara 15-16 Haziran ile ilgili yazlar yazılacak, afişler hazırlanacak, bildiriler dağıtılacaktı.

Yoksa sana mücadele ruhu veren 15-16 Haziran, Türkiye İşçi Sınıfının sendikalaşma hakkını korumak için çıktığınız bu yolda, Türkiye işçi sınıfının sömürüye karşı verdiği mücadelede, 15-16 Haziran sınıf mücadelesinde hayatını kaybetmen (canını vermen) Seni sen yapandır.

Özgürlüksün, huzursun, yaşamsın, düşünsel idolümsün benim için.

“Ne geçmiş tükendi Nede Yârinler”
Bana ölmeden önce söylediğin şu cümleyi hiç unutmuyorum….

“Biz devrimciler şahsi hiç bir çıkar gözetmeden, halkımızın huzur ve güvenliği Ülkemizin bağımsızlığı ve mutluluğu için mücadele ettik, yaşadığım sürece devam edecektir… Ancak bu mücadele de ölmek varsa ona da hazırız.” Demiştin….

16 Haziran 1977 gecesi saat 03.00 de mavi gözleri ve gülen yüzü ile hayata gözlerini yumdun Ali Haydar Türkmen. Tuzluçayır büyük bir kalabalıkla uğurladı seni.



Evet;
Öldüğümde Şafak Vakti Yârin
Ağlamayın Başımda Mezarımın,
Olmayacağım Toprağın Altında Ben,
Özgürlük Rüzgârıyım,
Eseceğim Üstünde Ülkemin,
der gibiydi.

Rengin, renklerin, Kokun, kokuların en güzeli. Maviye âşık oldum senin gözlerinin yüzünden.
Unutuyorum her şeyi mezarının başına gelirken.

Bazen Günler geçmez oluyor özleminle. Çok özledim seni Mavi gözlü Sevdam… Ağabeyciğim, Mücadele ruhum, güzel gözlüm, idol’üm ve her şeyimsin.



Uğrunda Ölüme Gidilen Şey, Kendini Karanlıkta Bir Işık Gibi Hissettirir.
Kardesin ve Ailen Adına

Ali Cemal Türkmen

Yorumlar

  1. Allah rahmet eylesin devri daim olsun ışıklarda uyusun sevenlerine sabır diliyorum .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

EKONOMİK KRİZ

İŞ,  EKMEK, ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ Pazardan, marketlerden, çarşıdan hiç bir şey aynı fiyattan alınamıyor. Paranın değeri pula döndü. Ekonomideki kötü gidişat " PARA- DÖVİZ" krizi olarak patladı. Halkımızın alım gücü iyice düştü. Sürekli borçlanarak satamayacakları kadar mal üretmeye devam eden kapitalistler, elde ettikleri yüksek karları cebe indiriyorlar. Şimdide Şirketlerin borçlarını emekçilerin sırtına yıkıyorlar. Çok sayıda büyük şirketler konkordato ilan ederek iflasta olduğunu beyan etti. Milyarlarca dolar para yurt dışına çıkarıldı. Köprülere yolcu, hastanelere hasta teminatı verilerek yapılan " BÜYÜK PROJELERLE" şişem balon patlamış bulunuyor. Enflasyon çift rakamlı , vatandaşın enflasyonu ile devletin kurumu (DİEK) enflasyon arasında dağlar kadar fark var. Bir çok şirket seri halde işçi çıkarmaya devam ediyor. Krizleri Kapitalist sistem üretir. Bu sistemde ekonominin çarkları halkımızın yararına dönmez. Büyük şirketler, tekeller

SEVGİ SELİME

                                    SEVGİ SELİME; Hayatımın aydınlığı, Yarin ( 29 Mart)  Senin doğum günün.  Önceden seninle sohbet edip sonrada benim duygularımı paylaşmak istedm. Bugün beni herkesten daha iyi tanıyor beni sevmeyi, mutlu etmeyi seçen yüce insan; Önce bana olan aşkın ve sabrın için,  hayatımın bir parçası olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM.  Bugün milyarlarca kelime bile seni ne kadar özlediğimi tam olarak anlayamaz, anlatamaz , Sen gerçekten benim hayatımın en büyük hazinesiydin.  Bugün bize veda etmiş , yanımda olmayabilirsin ama sevgin ve hatıraların sonsuza dek hep kalbimde saklandı ve yaşayacak. Kalbim hala acı çekiyor ve gözlerim her zaman gizli gözyaşları döküyor. Beni nasıl bu durumda bırakıp gittiğini anlayamıyorum. Kalplerimizin dibinden, cennetteki yeni evinizde sonsuz mutluluk ve barış diliyorum. Hoşcakal iki nefes arasındaki can, hoşcakal yarım bıraktığımız heyecan , hoşcakal iki gözüm,  menekşem, pıtırcığım, Sevdam, Kara gözlüm,  Esmer güzelim,  Nur yüzlüm,  Eş

ANNEM HAVVA'YA MEKTUP

  ANNEM (  HAVVA )'YA  MEKTUP  Bu yazıyı sana adadım annem. Sensizliğinde, çekilmeyen bir günün anlam ve önemi üzerine bir şeyler karalamak için oturduğumda, bilgisayarımın başına, sana dair bir şeyler yazmak istedim. Biliyorum sen bunu okuyamayacaksın, bilemeyeceksin,  göremeyeceksin ama olsun senin yerine duygularımı paylaştığım insanlar okuyacak. Sana yazdım ya bu yazıyı, ellerim titreyerek, gözlerim dolarak ve ağlayarak. Hiçbir abarti  yok sözlerimde, eğer duyuyor, hissediyorsan gittiğin yerlerde. Yalnızca, sevgimi değil, sensizliğe alışamadığımı da bilmeni istedim.  Alışamadım ya, alışmak ta istemiyorum hani !.. Zor geliyor ölüm, zor geliyor sensizlik !.. Tüm dünya herkes annesinin “anneler gününü” kutlayacakken, senin gününü kutlayamamak, ellerini öpememek, hep birlikte gülüp eğlenememek zor geliyor be anne. Kızgınım sana !.. kırgınım bizi bırakıp  bu kadar erken gitmene !.. Kızgınım ya, elinden bir şey gelmediğinin de farkındayım. Ama keşke biraz daha uzun yaşamayı dileseydi