Arkadaşlık kurumunu sorgulayalım mı bugün? Arkadaşlık bir insanın hayatındaki en önemli konu başlıklarından birisidir.
İnsan, sosyal bir varlık olduğu için yalnız yaşayamaz. Mutlaka etrafında kendisi gibi birilerinin bulunmasına ihtiyaç hisseder. Paylaşmak, konuşmak ve takdir edilmek için başka insanlara muhtaçtır bir anlamda.
Ama bu söylendiği kadar kolay bir iş değildir. En azından benim hayatımda öyle olmadı. Aslına bakarsanız gözlemlediğim kadarıyla başkaları da, işyerimdeki arkadaşlarımda, siyasetteki arkadaşlarımda Ankaradaki, Kusadasindan komşularımda bu mesele yüzünden bayağı sıkıntılar yaşıyorlar.
Bu işi en iyi çocuklar hallediyor. Kısa sürede arkadaşlık kurup oyuna alıveriyorlar. Henüz art niyet, adam kullanma, kıskanma gibi duygulara kalplerinde yer açmadıkları için olsa gerek birbirlerini daha saf bir sevgiyle kucaklayabiliyorlar.
Oysa kendisine “yetişkin” diyen ve bu sayede hafif böbürlenen bizler ne yazık ki çocuklar kadar başarılı değiliz.
Birden bire arkadaşınız fazlasıyla takdir toplamaya başlıyor. Ayrıca size eskisi kadar vakit ayıramıyor çünkü artık sizin eşinizle dostunuzla, çevrenizle de arkadaş olmuş.
İki taraflı bir kıskançlık baş gösteriyor.
İşin komik yanı, bu zincirleme kaza, her iki tarafta da yaşanıyor.
Bir süre sonra hayatınıza anlamsızca ilave edilmiş bu gerginlikler sizi yormaya başlıyor. Daha az görüşmeye özen gösterir hale geliyorsunuz. Uzaklaştıkça eskiden beğendiğiniz özellikleri itici geliyor. Ve derken ufak anlaşmazlıklar çıkıyor. Karşılıklı yükselen sesler, kavga, gürültü derken bu sefer kendi aileniz tarafından eleştirilmeye ve sorgulanmaya başlıyorsunuz. Bu durum sizi daha da çok sinirlendiriyor.
Bu arada arkadaşlığınız yara almış ve zedelenmiş olduğundan zaten artık eski tadı veremiyor. Eskilerde yaşadığım gibiiiii…
Beklenen son ise ayrılık. Tükenen her ilişkide olduğu gibi arkadaşlık ilişkilerinde de özen gösterilmediğinde, sevgi saygıyla perçinlenmediğinde ve mesafe iyi ayarlanmadığında ortaya bu sevimsiz tablo çıkıyor.
Bir kez daha kendinizi yalnız hissetmeye başlıyorsunuz. Bir daha böylesi bir sıkıntıya girmemeye karar veriyorsunuz. Fakat bütün zahmetine rağmen bu da bir ihtiyaç olduğundan dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz sonunda.
Burada ortaya çıkan gerçek ise üzücü.
İki insanın birbirini tanıyana ve anlayana kadar verdiği emek az buz bir şey değil. Zaman harcıyorsunuz. Sevgi biriktiriyorsunuz. Fedakârlıklar yapmak zorunda kalıyorsunuz. Günün birinde yollar ayrıldığında ise bütün bu çabaları adeta çöpe atmış oluyorsunuz.
Belki de bu yüzden insanlar giderek daha yalnızlaşıyorlar. İnsana yatırım yapacaklarına eve bir hayvan alıp onunla ilgilenmeyi tercih ediyorlar. İtiraf etmek gerekir ki hayvanlar bu şekilde duygu israfına sebep olmazlar hiç. Bir köpeğe , kediye, kuşa yemek verdiğinizde, onu kollayıp sevdiğinizde o artık ömrünün sonuna kadar sizin dostunuz olur. Konumuza dönecek olursak;
Dediğim gibi, galiba bütün sır “mesafe” sözcüğünde saklı.
Herkese hak ettiği kadar ilgi göstermek ve bu arada kendi hayatından ödün vermemek bir çare olabilir. Sonuçta insansız yaşanmayacağına göre elde tutulacak en etkili silah “hoşgörüdür” YANİ SEVGİ diyebiliriz.
Mutlu ve huzur dolu bir hafta sonu diliyorum.
Ali Cemal Türkmen
Arkadaşlık iyi günde kötü günde zaten o zamanda dostluk başlar sen benim dostum kardeşimsin hemde yanımda olmasanda hep yanımda hissettiğim
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim
Silçok zarifsin sende benim yoldaşınsın.