Ana içeriğe atla

YUREGINIZ IŞIĞINIZ OLSUN


YÜREĞİNİZ ...
İnsanoğlu ne kadar gelişirse gelişsin tuhaf ilkel bir duygusu var. "İntikam" duygusu diyoruz biz buna. Hani farkında olmadan defalarca yaptığımız. Örneğin sevdiğimiz birine kızdığımızda bir süreliğine konuşmamak görüşmemek gibi. "Eee intikam neresinde, kızmışım, sinirlenmemek için bir süre onunla konuşmamışım" diyeceksiniz.

 Direk soruya geçeyim hemen; O size kızmışmıydı?..
Belki de kızmamış hatta alttan almaya çalışmıştı...

Peki, biz ne yaptık? Bizi seven! Birisiyle iletişimi kopardık. Kendimizden onu mahrum bıraktık! Bizim yanımızda mutlu olan kişiyle yani... İşte bu intikam almak demektir.
 Davranışımızın arka planında bu duygu gizlidir. Yani intikam denen bir duygu "bizi yönetiyor"

 Peki, biz kimiz hiç düşünebildiniz mi?
 Gelişmiş insan olduğumuzu öne süren varlıklar olduğumuz söylenilir!

 Peki, kendi kendimizi yönetemezken nasıl gelişmiş olabildiğimizi kendimize sorduk mu hiç?

 Bütün dinler, öğretiler ve bilim, intikamın kötü bir şey olduğundan bahsederken, kendimizi daha fazla insanlaşma yolunda çaba göstermeye zorladık mı?

Bizi böylesine seven arkadaşlarımızın, akrabalarımızın , dostlarımızın yerine geçmeye çalışıp "empati" yaptık mı hiç?

 Peki, Hoşgörü ve sevginin her sorunu çözebileceğini fark edip de sarılmayı denedik mi? Veya Onu anlamak için daha fazla çaba gösterdik mi?

 Sorularımızı daha çok çoğaltabiliriz…hatta şu an sizin kafanızdan da şunları da sorabiliriz diye bir cümle duyar gibiyim..

Bunları yapmadık, ama intikam aldık. Bu anlatılan hikâye hepimizin günlük yaşamımızın bir kesitinden sahneydi sadece.

 Böylesine masum bir arkadaş ilişkisini bırakıp bize gerçekten kötü bir şey yapmış olan insana nasıl davranırız kim bilir? İntikam alma ateşiyle yanar!..

 Devam etmiyorum, çünkü edemiyorum..beni üzüyor.

 Sadece yanarız... Sadece kendimizi yakarız. Peki, o kötü insandan intikam almış olduğumuzu farz edelim. O zaman rahatlayacaktık değil mi? Nedesiniz…. Asla değil!

 Artık onunla eşitlenmişsinizdir, içiniz rahatlanmıştır. O olmuşsunuz ondan farkınız kalmamıştır. Onun kadar yanlış biraz daha kaba bir kelimeyle alçak duyguları taşıyor olmuşuzdur yani...

Şimdi yüreğinize dönün bakın sevgiden başka tutunacak neyimiz var ki diye...

 Bu okuduğunuz yazı sadece bilgi mahiyetinde bir sohbet yazısı. İki insanın güzel sohbet ettiğini düşünün....

İnanıyorum ki sizler daha binlerce bilgiye sahipsiniz. Peki, Bilgili insan "bu mu" demek? Hiç bir işinize yaramıyor oysa!

 "Bilinçli insan" ise bu bilgileri kendi üzerinde uygulayan, insanlaşma yolunda adım atmaya çalışan, çaba harcayan kimseye verilen isimdir derim..
 Kendimizin farkında olma duygusudur. Kendimize bir başkası olarak bakabilmektir. Bu bir çabadır, süreçtir ve bir süre sonra tüm davranışlarımızı yürek kontrolünden geçmiş bir bilinç oluşturur.

 Yüreğiniz; ışığınız olsun...

 Sağlıklı, mutlu, barış içerisinde huzurlu bol bereketli bir hafta sonu diliyorum..
 Ali Cemal Türkmen – 11 NİSAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EKONOMİK KRİZ

İŞ,  EKMEK, ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ Pazardan, marketlerden, çarşıdan hiç bir şey aynı fiyattan alınamıyor. Paranın değeri pula döndü. Ekonomideki kötü gidişat " PARA- DÖVİZ" krizi olarak patladı. Halkımızın alım gücü iyice düştü. Sürekli borçlanarak satamayacakları kadar mal üretmeye devam eden kapitalistler, elde ettikleri yüksek karları cebe indiriyorlar. Şimdide Şirketlerin borçlarını emekçilerin sırtına yıkıyorlar. Çok sayıda büyük şirketler konkordato ilan ederek iflasta olduğunu beyan etti. Milyarlarca dolar para yurt dışına çıkarıldı. Köprülere yolcu, hastanelere hasta teminatı verilerek yapılan " BÜYÜK PROJELERLE" şişem balon patlamış bulunuyor. Enflasyon çift rakamlı , vatandaşın enflasyonu ile devletin kurumu (DİEK) enflasyon arasında dağlar kadar fark var. Bir çok şirket seri halde işçi çıkarmaya devam ediyor. Krizleri Kapitalist sistem üretir. Bu sistemde ekonominin çarkları halkımızın yararına dönmez. Büyük şirketler, tekeller

SEVGİ SELİME

                                    SEVGİ SELİME; Hayatımın aydınlığı, Yarin ( 29 Mart)  Senin doğum günün.  Önceden seninle sohbet edip sonrada benim duygularımı paylaşmak istedm. Bugün beni herkesten daha iyi tanıyor beni sevmeyi, mutlu etmeyi seçen yüce insan; Önce bana olan aşkın ve sabrın için,  hayatımın bir parçası olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM.  Bugün milyarlarca kelime bile seni ne kadar özlediğimi tam olarak anlayamaz, anlatamaz , Sen gerçekten benim hayatımın en büyük hazinesiydin.  Bugün bize veda etmiş , yanımda olmayabilirsin ama sevgin ve hatıraların sonsuza dek hep kalbimde saklandı ve yaşayacak. Kalbim hala acı çekiyor ve gözlerim her zaman gizli gözyaşları döküyor. Beni nasıl bu durumda bırakıp gittiğini anlayamıyorum. Kalplerimizin dibinden, cennetteki yeni evinizde sonsuz mutluluk ve barış diliyorum. Hoşcakal iki nefes arasındaki can, hoşcakal yarım bıraktığımız heyecan , hoşcakal iki gözüm,  menekşem, pıtırcığım, Sevdam, Kara gözlüm,  Esmer güzelim,  Nur yüzlüm,  Eş

ANNEM HAVVA'YA MEKTUP

  ANNEM (  HAVVA )'YA  MEKTUP  Bu yazıyı sana adadım annem. Sensizliğinde, çekilmeyen bir günün anlam ve önemi üzerine bir şeyler karalamak için oturduğumda, bilgisayarımın başına, sana dair bir şeyler yazmak istedim. Biliyorum sen bunu okuyamayacaksın, bilemeyeceksin,  göremeyeceksin ama olsun senin yerine duygularımı paylaştığım insanlar okuyacak. Sana yazdım ya bu yazıyı, ellerim titreyerek, gözlerim dolarak ve ağlayarak. Hiçbir abarti  yok sözlerimde, eğer duyuyor, hissediyorsan gittiğin yerlerde. Yalnızca, sevgimi değil, sensizliğe alışamadığımı da bilmeni istedim.  Alışamadım ya, alışmak ta istemiyorum hani !.. Zor geliyor ölüm, zor geliyor sensizlik !.. Tüm dünya herkes annesinin “anneler gününü” kutlayacakken, senin gününü kutlayamamak, ellerini öpememek, hep birlikte gülüp eğlenememek zor geliyor be anne. Kızgınım sana !.. kırgınım bizi bırakıp  bu kadar erken gitmene !.. Kızgınım ya, elinden bir şey gelmediğinin de farkındayım. Ama keşke biraz daha uzun yaşamayı dileseydi