Öyle İçimdesin ki... Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız, Kelimeler kifayetsiz. Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı günlerce? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, evimizin posta kutusunu hep aynı heyecanla her gun açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim aslında şu son günlerim de. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım bu gece.. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. "Yine zamansız " iklimler " dedim, "Daha önce, hiç bu kadar ormanlari yakıp kavurup canlıları yok edecek kadar kuvvetli değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum. Neler yazmışım diye merakımdan. Biliyormusun Yarın senden uzak kalmamın 40.ci günü, ne yapmam gerektiğini bilemedim, sordum, sorusturdum mektup yazarsam duygularım sana daha çabuk ulaşılmış.. dediler, kim dedi onuda bilemiyorum, ama şunu iyi hatırlıyorum ki bol bol yazmalısın dediler , inandım, güvendim, çünkü şimdilik çare bu dediler, ileride ne olur, nasıl olur onuda o zaman düşünürsün dediler... Sonra küçük odamdaki masanın çekmecesinden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. AYŞEGÜL'UME Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende. Sevdikçe daha çok özlüyorum, Özledikçe daha çok Seviyorum... Ey yüreğimle Cennetim olan yar! Yüreğimle Seviyorum Seni... Ali Cemal Türkmen | |
Yorumlar
Yorum Gönder