ÖLÜM beni çağırıyor beee ABLA.. Aradan ne kadar zaman geçti, bilemiyorum Ankara Tip Fakültesi Cebeci Hastanesinde beyazlara sarmışlardı beni. Sonra bir sandığa koydular. Sandığı iyice kapadılar. Güldüm.. "Korkmayın, kaçmam" dedim ama beni tabi ki kimse duymadı...Beni ve ailemi zorla istemediğim bir arabaya bindirdiler... işler, amma da ters gidiyor ha...bir tarafta Babam (ailem) cenazemi biz alacağız, defin edeceğiz diyor, bir taraftan da görevliler korkmuşlar, aileye cenazemi vermek istemedi...Vermediler de...Daha demin miydi neydi, beyaza bindik, şimdi siyaha...olur mu bu? Hem BENIM AILEM VAR ...ARKADAŞLARIM VAR, DOSTLARIM VAR, DUYGULARIM VAR.. Bir süre gittik. Sonra durduk. kapı açıldı. Hop deyip, aldılar sandığı. gözleri yaşlı binlerce insanın arasından geçirdiler. Önceden kazılmış, hazırlanmış Karşıyakada bir çukura (mezara) koydular beni. Üzerime toprak atmaya başladılar. Nasıl da bilirler toprağı ne kadar çok sevdiğimi...Yo yo yo bu kada...
ANNEM ( HAVVA )'YA MEKTUP Bu yazıyı sana adadım annem. Sensizliğinde, çekilmeyen bir günün anlam ve önemi üzerine bir şeyler karalamak için oturduğumda, bilgisayarımın başına, sana dair bir şeyler yazmak istedim. Biliyorum sen bunu okuyamayacaksın, bilemeyeceksin, göremeyeceksin ama olsun senin yerine duygularımı paylaştığım insanlar okuyacak. Sana yazdım ya bu yazıyı, ellerim titreyerek, gözlerim dolarak ve ağlayarak. Hiçbir abarti yok sözlerimde, eğer duyuyor, hissediyorsan gittiğin yerlerde. Yalnızca, sevgimi değil, sensizliğe alışamadığımı da bilmeni istedim. Alışamadım ya, alışmak ta istemiyorum hani !.. Zor geliyor ölüm, zor geliyor sensizlik !.. Tüm dünya herkes annesinin “anneler gününü” kutlayacakken, senin gününü kutlayamamak, ellerini öpememek, hep birlikte gülüp eğlenememek zor geliyor be anne. Kızgınım sana !.. kırgınım bizi bırakıp bu kadar erken gitmene !.. Kızgınım ya, elinden bir şey gelmediğinin de farkındayım. Ama keşke...