Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ÖZGÜRLÜK MÜ ?

Özgürlük mü? Özgürlük uyanıştır, baş kaldırıştır, semahı çark etmektir, kapıların üzerinde kilitli olmadığını bilmektir, düşünceni avaz avaz haykıra bilmektir. Emeğe saygıdır..Emekçinin hakkını bilmektir.. kelebeğin renkleriyle renklenip, nakışlarıyla nakışlanmaktır, kozayı delip, kapıları sonsuza açmaktır, kafesleri, zincirleri, prangaları kırmak, parçalamak, unufak etmektir, darağaçlarını yakıp kül etmektir, ayağın toprağa, başın bulutlara değmesidir özgürlük... Bir dağdan diğerine atlayabilme hevesi, hayali, inancıdır. HASRETLERİN DERİN UYKULARDAN UYANDIRILMASIDIR ÖZGÜRLÜK... GÖKYÜZÜNÜN artık ağlamaması ve Ali Cemal  gibi insanların gülümsemesidir. Özgürlük bir aşktır. Çikolata Yıldızları gibi, Kara dutum gibi, Mor menekşelerim gibi yada papatyalarım gibi.. Özgürlük havadir, su'dur, yeşil alandır, parktir, ağaçtır, sevgidir , çocuklardır, bir aşkın romanıdır, Niyazi &Havva Türkmen'in ve.... Ali Haydar Türkmen'in  insan sevgisidir özgürlük.

NARIN CICEGIM ..

NARİN ÇİÇEĞİM, DOGUM GÜNÜN KUTLU OLSUN Sen, hayatımın en güzel varlığı, Sen,yaşama azmim, gülen  yüzüm, Sen,yorgunluk kahvem, moral ilacım, Sen,ateş böceğim pırıl, pırıl ışıldayan, Sen saka kuşum her daim cıvıldayan, Sen rengarenk sen mis kokulu,Sen  var ya sen benim emsalsiz servetim ,Sen rabbimin bana en büyük ikinci hediyesisin. Sen, kızım sen benim narin çiçeğim ve her şeyimsin. Hayatımıza doğduğun günden bugüne kadar bizlere değer kattın.  Hoş geldin sefalar getirdin. Yaşamımızda çok şeyi değiştirdin. Ama hep bir şeyler kattın hiç eksiltmedin, hep çoğalttın. En çok ta sevgimizi çoğalttın. Sen şimdi anlayamadığım bir hızla  29 yaşına girdin. Sen bizden bir parçasın dünyada yaptığımız en önemli en büyük güzelliksin. Masumiyetimsin, varlığımsın, samimiyetimsin, gülümsememsin. İyi ki doğdun iyi ki bizimlesin. Sevgili Çiçeğim (Kızım) Bugün yirmili yaşlarını bitirip, bir üst yaşına basıyorsun. Artık kendine yön vereceğin bir çağa geldin..demektir. Biliyorum, bugünle

BIR DOSTUM OLMALI

Sanırım bunun hüznünü yaşıyorum bir kaç zamandır. ‘’ Bir dostum olmalı’’ diyorum, belki viran bir ülkede ya da farklı şehirde, belki taşrada, belki köyde, belki de yanı başımda bir yerde. Sesi sesime ırak, gülüşü benden uzak biri olmalı, bilmediğim bir yerde sevmeli beni kalbi çarparak. Hayatın akışına kapılıp giderken, her zaman aklında olmalıyım,  Her kavuşmamızda da sarılmalı, yüreği yüreğime gönlü gönlüme değecek gibi, vuslatı kurutmalı gözlerindeki gülüşleriyle. Papatyam gibi yada mor menekşem gibi…karadutum….gibi mi?. Şöyle bir örnekle devam edelim, kötü bir yemekten sonra, sizi zehirleyen besinlerden arındırmak için mideni yıkayan doktor gibi, ‘’kürtaj’‘ lamalı ruhumuzdaki kirli birikintiler. Bir iskemlede iki büklüm durmaktan kurtarıp, bir koltuğa uzanmanın rahatlığını vermeliyiz, sizlere hissettirerek. Körü körüne desteklememeli, sabırla dinlemeliyiz mantıksızca olsa da söyledikleriniz ve sonra acıtacağını bilse de tüm cesaretiyle gerçekleri söylemeliyiz. Bir dostumuz o

MADIMAK'I UNUTMA UNUTTURMA

ATEŞ UTANDI, YAKANLAR UTANMADI SIVASIN ISIGI SÖNMEYECEK... Tarih 2 Temmuz 1993. Yer: Sivas. Türkiye, utanç günlerinden birini yaşıyor. Kutuplaşma, galeyana gelme, fişleme; geçmişten gelen ve gelecekte de devam edecek olan dış mihrak oyunları… Kendinden olmayanı düşman belleyenlerin yaptığı katliam, fani bedenlerini aldığı insanları hafızalardan silemedi. Vicdan azabına, Adalet terazisine asla erişemeyecek olanlar; hatırladıkça, düşündükçe içi yanan insanları anlayamazlar.  Duymak, bilmek bile kötüyken şahit olmak nasıl bir acıdır tahmin edemiyorum. Bugün Sıvası, Maraş’ı, Çorumu Vs. Unutursak tekrar yaşarız. Unutursak zalim oluruz. Anadolu’da yetişen; Anadolu’yu, halkımızı, kültürümüzü anlatan, Alevi Bektaşi geleneğinde Yedi Ulu Ozan’dan olan Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere Sivas’ta şenlik düzenlendi. Aydınlar ve sanatçılar bu şenlikleri izlemek üzere 1 Temmuz 1993’te Sivas’a gitmişlerdi. Paneller düzenleyen, semah gösterileri yapan sanatçılar, kültür merkezi içinde kendilerine

COCUKLUGUMU GERI ISTIYORUM

ÇOÇUKLUĞUMU    GERİ    İSTİYORUM !..... Çocukluğuma geri dönmek.. geçmişimi sizlerle paylaşmak istiyorum Vakit bayağı gece yarısını çoktan geçmişti, gözlerimi kapamış kahvemi yudumlarken; nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir biçimde kendimi çocukluk anılarının içinde buldum…… Bu aralar sanırım çok fazla istiyorum bunu. Nedenini henüz çözemedim. Yeniden çocuk olmak istiyorum. Dağlara, tepelere çıkmak, tepelerde, papatya ve gelincik toplamak istiyorum. Seksek oynamak telden yapılmış araba sürmek, iliklerle oynamak, istiyorum. Oyunda yenilince ağlayarak mızıkçılık yapmak istiyorum. Çocuklukta, mutlu olmak için kendine bir neden aramıyorsun. Sanırım çocukluğu değerli kılan en önemli özellikte bu olsa gerek. Bir kuzuyu sevmek, arkadaşlarınla pişti kâğıdı oynamak, ellerinin üstünde gezdirip uçması için şarkılar söylediğin bir uğurböceği... Tüm bunlar ve bunun gibi şeyler, senin mutlu olman için yeterli oluyor. Büyüdükçe mutluluk katsayısı azalıyor sanırım. Anılardan sıyrılıp kend

ŞU HAYATTA KAÇ ARKADAŞ LAZIM

Arkadaşlık kurumunu sorgulayalım mı bugün? Arkadaşlık bir insanın hayatındaki en önemli konu başlıklarından birisidir. İnsan, sosyal bir varlık olduğu için yalnız yaşayamaz. Mutlaka etrafında kendisi gibi birilerinin bulunmasına ihtiyaç hisseder. Paylaşmak, konuşmak ve takdir edilmek için başka insanlara muhtaçtır bir anlamda. Ama bu söylendiği kadar kolay bir iş değildir. En azından benim hayatımda öyle olmadı. Aslına bakarsanız gözlemlediğim kadarıyla başkaları da bu mesele yüzünden bayağı sıkıntılar yaşıyorlar. ÇOCUKLAR... Bu işi en iyi çocuklar hallediyor. Kısa sürede arkadaşlık kurup oyuna dalıveriyorlar. Henüz art niyet, adam kullanma, kıskanma gibi duygulara kalplerinde yer açmadıkları için olsa gerek birbirlerini daha saf bir sevgiyle kucaklayabiliyorlar. Oysa kendisine “yetişkin” diyen ve bu sayede hafif böbürlenen bizler ne yazık ki çocuklar kadar başarılı değiliz. ARKADAŞINIZ FAZLAYSA Birden bire arkadaşınız fazlasıyla takdir toplamaya başlıyor. Ayrıca size eskis

ÖNCE INSAN VE HIKAYELERIMIZ

ÖNCE İNSAN ... Sanırım hepimiz, düşüncelerimizi, hayata ve olaylara bakışımızı, yaşam ile olan bağımızın kalitesini, kısaca kendimizi, bizlere yani insan ırkına sunulmuş araçları, imkânları ve mekânları kullanarak başkaları ile paylaşmaktayız. Bu paylaşımı genellikle her fırsatta, uygun mekânda ve yine uygun bulduğumuz insanlar ile farklı iletişim yollarını kullanarak kimimiz Twetter'İ , Whatsap, istegram, kimimiz  msn’yi kullanarak kimimiz gazetelerin belli sayfalarından yararlanarak, kimimizde benim gibi hapsini ve özellikle facabook sayfamda (köşemde) sizlerle paylaşmak üzere sürekli yapmaktayım... Düşüncelerimizi paylaşmak, bu düşüncelerin veya eylemlerimizin bir şekilde değerlendirildiğini, önemsendiğini ve kabul gördüğünü hissetmek temel bir ihtiyaç olup, biz buna takdir edilmek diyoruz. HIKAYELERIMIZ... Diğer taraftan da ana üç ihtiyacımız gibi, takdir edilmek ihtiyacı da vazgeçemeyeceğimiz ve yaşamımız boyunca sürekli ihtiyaç duyacağımız duygusal gereksinimlerimi